Sosyal Medya’da her gün her farklı birey bir şeyler yazıyor, paylaşıyor: içerik üretiyor.
Bu içeriklere ise her defasında olmasa da sıklıkla yorumlar yapılıyor ve bu içerikleri paylaşanları memnun eden ya da görmezden gelmek isteyecekleri yorumlar yapılıyor; yani izin verildiğinde hiyerarşi düzeniyle içerik üretimine devam ediliyor.
İnsanlar bir şeyler paylaşıyorlar ve bu paylaşımlarına diğer insanlar tarafından tepki verilmesini arzuluyorlar; en önemlisi ise insanlar beğenilmeyi her an arzuluyorlar.
(Şu anda bir şey‘in nasıl yazıldığına emin olmak için ise Google’ı kullanıyorum, düzeltici Google.)
Beğenilmek riske girmeyi gerektiriyor
Sosyal ağlarda, kullanıcılar birer medya görevi üstlenmekteler. Bunun sonucunda ise bu kullanıcılar istedikleri içeriklere yorum yapabilmekteler ya da istedikleri içerikleri üretmekte özgürler. Lakin, ülkemizin yer aldığı belli kısıtlayıcı ülkeler düzeninde ise bu içerikleri üretenler ürettikleri içeriklerden biraz daha fazla sorumlu tutulmaktalar. Bu durum aslında ne kadar özgürlüğü kısıtlayıcı bir görüntüye sahip olsa da; bazı durumlarda bunun ne kadar gerekli olduğunu şu ana kadar tüm sosyal ağ insanları düşünmüş olabilirler. Neden? Çünkü, her çeşit kullanıcıyı rahatsız edebilecek bir durum ortaya her zaman çıkacaktır. İstenilmeyen içeriklere karşı verilebilecek tepki ise bu duruma düşülmesinden daha fazla öneme sahip olmaktadır. Bu gibi durumlarda karşı atağa (yoksa savaş mı!) geçmek bir çözüm olarak bulunsa da, bu durumu nasıl daha iyiye çevirebilmeye çalışılacağına yönelik çalışmalara gidilmesi daha faydalı olacaktır. Hemen bakınız: başarılı sosyal medya yönetimi.
Sosyal ve çok sesli medya
Artık konvansiyonel medya, yani eski günlerimizin medyası yerini yeni medya düzenine doğru bırakmaya niyetlenmekte. Bu ise, konvansiyonel medyanın asla ama asla istemeyeceği bir durum, ve isteksiz bir var oluş mücadelesi olarak bile adlandırılabilir.
Şimdi düşünelim yeni medya düzeninde neler oluyor? Eskiden tek sesli imparatorluklara sahip olan medya patronları, şimdilerde yerlerini bireysel çalışmalara bırakmaya doğru ilerlemekteler. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi ise kuşkusuz Cüneyt Özdemir olacaktır. Bugün gerçekleşmiş olan #ETohum toplantısında da konuşma yapan Özdemir‘in de dile getirdiği üzere, artık dijital mecralarda yer alan bir dergi, basılı olarak yayınlanan bir dergiden daha fazla tiraja sahip olabiliyor. Dipnot.TV olarak yayın hayatına başlamış olan yeni nesil dergi şu anda 75.000 okura sahip ve Özdemir‘in belirttiğine göre ise en köklü basılı derginin en fazla 10 ya da 20 bin okuru bulunmakta.
Eski düzenin en büyük özelliği monolog şeklinde gerçekleşen bir iletişim türüne sahip olmasıydı, fakat; şu anda bu monolog kendisini interaktif bir iletişime bırakmış durumda. Şu anda konvansiyonel medya olarak bildiğimiz televizyon ve gazete yayınlarına bir yorum yapmak istediğimiz de sadece yorumlarımızı yapabiliyor, ancak bu yorumlarımızı karşı tarafa iletemiyoruz. Eğer istersek, bunu da yapabiliriz. Hakkı Devrim‘in bu konuda çok güzel düşünceleri de vardı, ne kadar şu anda kaynak gösterebileceğim tek adres Televizyon Makinası olsa da, yorumların sadece mektup ile iletilebileceğini belirtiyor. Böyle bir durumda ise, karşı tarafın bu yorumu görmesi, gördüğünü belirtmesi (acknowledgement) bile ne kadar olağan bir durum olabilir sizce? (Televizyon Makinası demişken, Okan Bayülgen’in Sosyal Medya davranışlarını hakkında da yazmak istiyordum, kısmet olmadı.)
Şu anda ise, her içeriğe insanlar tepki gösterebilirler ve bu yazıyı yazma nedenim de buydu aslında :) Çok zamandır, Mehmet Serdar Kuzuloğlu‘nun sunduğu Sosyal Medya adlı programın Facebook sayfasını beğenir durumdayım. Her Cumartesi akşamı paylaşımlarını arttıran bu sayfanın yorumları ise dikkat çekici. Hitap etmek istediği kesim konusunda kararsızlık yaşamış olan Kuzuloğlu, bir dönem rap sanatçılarını konuk etmeye başlamıştı. Bunun sebebi ise kesinlikle yeni izleyici kitlesi yakalamaktı. Nedeni ise, bu sanatçıların kemikleşmiş hayran kitlelerinin olması ve bu kitlelerin de paylaşmayı çok seven bir topluluk olmalarıydı. Lakin, şu anda en merak ettiğim ise, bu yapmış olduğu taktiği ne kadar başarılı bulduğudur? :)
Asla soru işaretlerini hedeflemeyin