11 Ocak 2012, hafiften viralleşmesini düşündüğüm bir tanıtım çalışması dikkatimi çekiyor sosyal ağlarda.
958 Lira, Beyoğlu, 4+1, Şıklıktan öte bir daire, sehmuz kocabas…
Son blog yazımda Star TV ve Sosyal Medya Yönetimi‘nden bahsetmiştim. Ardından bu blog yazısını Twitter’da paylaştıktan sonra Twitter zaman akışımda onlarca Star TV temalı tweetlerin olduğunu farkettim. Böyle olunca bu yazıyı da yazmak gerektiğini hissederek, Star TV ve Sosyal Medya Yönetimi‘nin örnek olaylar üzerinden gidişatını birlikte inceleyelim.
Öncelikle @star_tv_ hesabından az önce şu tweetlendi;
Yiğit Bulut ve Star, yok artık!
Hiç bir düzenleme yok, bu Star TV‘nin resmi Twitter hesabından tweetlendi ve ardından bir kaç gündür TT’de yer almasına rağmen bugün TT’de göremediğimiz Star TV, tekrardan TT’ye girmeye aday oldu. Belki de şu anda TT’ye girmiştir bile.
Geçtiğimiz günlerde Star TV‘nin (Star Televizyonu) Doğuş Yayın Grubu‘na geçmesi ardından ciddi manada sevinmiştim ve sektöre farklı bir renk katacağına emindim. Bunun nedeni ise şu ana kadar yapmış oldukları medya çalışmalarının tamamının başarılı olması ve benim izlenimlerim dahilinde şu anda Türkiye’nin en iyi medya holdingi konumunda olmalarıydı.
Bu blog yazısını oluştururken bir yandan da Mehmet Ali Birand‘ın biz CNN Türk’te de NTV izliyoruz sözünü içeren videosunu arıyordum ancak henüz bulamadım. İlerleyen zamanlarda güncelleme olarak onu da ekleyebilirim.
Evet, NTV’yi (Nergis Televizyonu) de bünyesinde barındıran Doğuş Yayın Grubu, Star TV’yi satın aldıktan sonra bir takım yenilikler görülmeye başlandı. Elinde Behzat Ç gibi büyük bir kozu barındırmasının yanı sıra, sıklıkla sosyal ağlarda da konuşulan Muhteşem Yüz Yıl gibi bir dizinin de yayın haklarını alarak, oyuna güçlü başladı.
Son zamanlarda fırsat sitelerinin bir doygunluğa ulaştığını okuyoruz, görüyoruz ya da hissediyoruz. Bu doygunluk söylentisi ne kadar doğrudur, ne kadar değildir?
Şu ana dek 4 farklı fırsat sitesinden alışveriş yapmış durumdayım, haliyle de her sabah ve her öğlen bu fırsat sitelerinin maillerini almaktayım. Grupfoni, Şehir Fırsatı, Grupanya, Yakala.co. Bu gelen mailleri neredeyse hiç açmadan silmekteyim. Bir maili değerli bulup, vaktimi harcamam için öncelikle başlığı çok önemlidir. Eğer, konu başlığında dikkatimi çeken bir fırsat yok ise ya da inanılmaz derece absürd bir ürünün ya da hizmetin sunulduğu bilgisi varsa kesinlikle o mail benim için çöptür.
Merhabalar,
Bu blog yazısının çok fazla okunur olmayacağını öncelikle belirtmek isterim. İçerisinde çağrı kelimesinde Google’ın bu blogu göstermemesi nedeniyle Google’a karşı çağrı ve sitemler yer alacak bir yazıdır :) Ayrıca Digital Strategist aramalarına da önem veren bir konudur.
Çağrı, benim iki ismimden bir tanesidir, Mustafa Çağrı. İki isminden hangisini tercih ettiğim konusuna gelecek olursak; genellikle resmi görüşmelerde karşı taraf Mustafa ismimi tercih etmesine rağmen, günlük diyaloglarımda ise Çağrı ismini daha fazla kullanmaktayım. Bunun benim bir tercihim olması gibi bir durum da vardır ancak karşı taraflar da benim bu durumu belirtmeme rağmen bu şekilde davranmaları ilginçtir.
Geçtiğimiz sene yani tam tamına 365 gün önce başlayan etkinliklerimizde onlarca fotoğraf çektik ve bunları olabildiğince fazla sosyal ağ üzerinde takipçilerimiz ve arkadaşlarımızla paylaştık. Her yıl başında olduğu gibi milyonlarca insan yeni yılın ilk “günaydın”ını büyük bir bağ ağrısıyla yaşadı; aklında ve dilinde ise tek bir sitem: “o son şişeyi içmeyecektik!”
Hal böyle olunca da, insanlar eğlencelerini ve o anın hatıralarını fotoğraflara işlemekteler. Fotoğraflarla ölümsüzleşen o yaşanmışlıklar ise en fazla Facebook üzerinden paylaşılmakta.
Merhabalar,
Uzun süredir kişisel bloguma karalayamamaktaydım, bunun ise birden fazla sebebi bulunmakta. Şu anda birbirinden farklı bloglarda yazılarımı yayınlarken kendi kişisel blogumu çok boşladığımın farkına vardım. Özellikle, ismime kayıtlı olan birden fazla kişisel domain olmasından dolayı bazı zamanlarda ben de “hangi alan adında, ne yapsam” tereddütlerine düşmekteyim. Bu duruma bir çözüm bulmak istedim ve artık MustafaCagri.com‘da yazılarımın İngilizce versiyonlarını paylaşmaya karar verdim, tıp ki Mustafa.Cagri.Me‘de olduğu gibi.
Sosyal Medya’da her gün her farklı birey bir şeyler yazıyor, paylaşıyor: içerik üretiyor.
Bu içeriklere ise her defasında olmasa da sıklıkla yorumlar yapılıyor ve bu içerikleri paylaşanları memnun eden ya da görmezden gelmek isteyecekleri yorumlar yapılıyor; yani izin verildiğinde hiyerarşi düzeniyle içerik üretimine devam ediliyor.
İnsanlar bir şeyler paylaşıyorlar ve bu paylaşımlarına diğer insanlar tarafından tepki verilmesini arzuluyorlar; en önemlisi ise insanlar beğenilmeyi her an arzuluyorlar.
Sosyal ağlarda, kullanıcılar birer medya görevi üstlenmekteler. Bunun sonucunda ise bu kullanıcılar istedikleri içeriklere yorum yapabilmekteler ya da istedikleri içerikleri üretmekte özgürler. Lakin, ülkemizin yer aldığı belli kısıtlayıcı ülkeler düzeninde ise bu içerikleri üretenler ürettikleri içeriklerden biraz daha fazla sorumlu tutulmaktalar. Bu durum aslında ne kadar özgürlüğü kısıtlayıcı bir görüntüye sahip olsa da; bazı durumlarda bunun ne kadar gerekli olduğunu şu ana kadar tüm sosyal ağ insanları düşünmüş olabilirler. Neden? Çünkü, her çeşit kullanıcıyı rahatsız edebilecek bir durum ortaya her zaman çıkacaktır. İstenilmeyen içeriklere karşı verilebilecek tepki ise bu duruma düşülmesinden daha fazla öneme sahip olmaktadır. Bu gibi durumlarda karşı atağa (yoksa savaş mı!) geçmek bir çözüm olarak bulunsa da, bu durumu nasıl daha iyiye çevirebilmeye çalışılacağına yönelik çalışmalara gidilmesi daha faydalı olacaktır. Hemen bakınız: başarılı sosyal medya yönetimi.
Artık konvansiyonel medya, yani eski günlerimizin medyası yerini yeni medya düzenine doğru bırakmaya niyetlenmekte. Bu ise, konvansiyonel medyanın asla ama asla istemeyeceği bir durum, ve isteksiz bir var oluş mücadelesi olarak bile adlandırılabilir.
Şimdi düşünelim yeni medya düzeninde neler oluyor? Eskiden tek sesli imparatorluklara sahip olan medya patronları, şimdilerde yerlerini bireysel çalışmalara bırakmaya doğru ilerlemekteler. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi ise kuşkusuz Cüneyt Özdemir olacaktır. Bugün gerçekleşmiş olan #ETohum toplantısında da konuşma yapan Özdemir‘in de dile getirdiği üzere, artık dijital mecralarda yer alan bir dergi, basılı olarak yayınlanan bir dergiden daha fazla tiraja sahip olabiliyor. Dipnot.TV olarak yayın hayatına başlamış olan yeni nesil dergi şu anda 75.000 okura sahip ve Özdemir‘in belirttiğine göre ise en köklü basılı derginin en fazla 10 ya da 20 bin okuru bulunmakta.
Eski düzenin en büyük özelliği monolog şeklinde gerçekleşen bir iletişim türüne sahip olmasıydı, fakat; şu anda bu monolog kendisini interaktif bir iletişime bırakmış durumda. Şu anda konvansiyonel medya olarak bildiğimiz televizyon ve gazete yayınlarına bir yorum yapmak istediğimiz de sadece yorumlarımızı yapabiliyor, ancak bu yorumlarımızı karşı tarafa iletemiyoruz. Eğer istersek, bunu da yapabiliriz. Hakkı Devrim‘in bu konuda çok güzel düşünceleri de vardı, ne kadar şu anda kaynak gösterebileceğim tek adres Televizyon Makinası olsa da, yorumların sadece mektup ile iletilebileceğini belirtiyor. Böyle bir durumda ise, karşı tarafın bu yorumu görmesi, gördüğünü belirtmesi (acknowledgement) bile ne kadar olağan bir durum olabilir sizce? (Televizyon Makinası demişken, Okan Bayülgen’in Sosyal Medya davranışlarını hakkında da yazmak istiyordum, kısmet olmadı.)
Şu anda ise, her içeriğe insanlar tepki gösterebilirler ve bu yazıyı yazma nedenim de buydu aslında :) Çok zamandır, Mehmet Serdar Kuzuloğlu‘nun sunduğu Sosyal Medya adlı programın Facebook sayfasını beğenir durumdayım. Her Cumartesi akşamı paylaşımlarını arttıran bu sayfanın yorumları ise dikkat çekici. Hitap etmek istediği kesim konusunda kararsızlık yaşamış olan Kuzuloğlu, bir dönem rap sanatçılarını konuk etmeye başlamıştı. Bunun sebebi ise kesinlikle yeni izleyici kitlesi yakalamaktı. Nedeni ise, bu sanatçıların kemikleşmiş hayran kitlelerinin olması ve bu kitlelerin de paylaşmayı çok seven bir topluluk olmalarıydı. Lakin, şu anda en merak ettiğim ise, bu yapmış olduğu taktiği ne kadar başarılı bulduğudur? :)
Asla soru işaretlerini hedeflemeyin
Facebook sürekli olarak kabuk değiştirme hevesiyle yenilikler yapmaya çalışıyor bildiğimiz üzere. Bunlardan en sonuncusu ise; Skype ile yaptıkları önemli bir anlaşma sonucunda artık Facebook Chat üzerinden de görüntülü konuşma yapılabileceğiydi.
———————————————————————
Facebook yazı tiğini (font) değiştirdi, farkettiniz mi? (Yazının devamında)
———————————————————————
Facebook 2007 senelerinde ülkemizde ve genel olarak dünyada yayılma sürecine başladığında, tüm interneti tek bir çatı altına almaya doğru yol alabileceğini hiç birimiz hayal edememişizdir galiba. Şu anda Google ile akıl almaz boyutlarda savaş veren Facebook, Google’a karşı yakalamış olduğu bu ivmeyi kaybetmeme pahasına her şeyi yapabileceğini gösterir nitelikte işler yapıyor.
Daha önceden Microsoft‘un ülkemizde yaygın olarak kullanılan Windows MSN Messenger‘ını neredeyse yok eden Facebok, görüntülü konuşma özelliğiyle de bu durumu iyiden iyiye pekiştirecek duruma geliyor. Öyle ki, Windows MSN Messenger konuşma listesinde olan insanların neredeyse hepsinin de Facebook kullanıcısı olduğunu da düşünürsek, şu anda Facebook Chat diğer tüm anlık mesajlaşma (Instant Messengers) sistemleriyle aynı seviyede özelliklere sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca, bu durumda Facebook’un çok daha önemli bir avantajı var, o da 700.000 milyon civarında olduğu söylenen kullanıcı sayısı!
Gel gelelim, yeni Facebook Chat’in kötü yanları da var galiba. Örneğin, şu anda çevrimiçi listeme bir türlü ulaşamıyor. Chat kısmına tıkladığımda bir pencere açlılıyor ve daha önceden mesajlaştığım insanlar görünüyor sadece. Ya da, ben mi bulamadım yoksa bu listeyi?
Google ile giriştiği savaş ise biraz daha kızışacak gibi görünüyor önümüzdeki günlerde. Google’ın Google Plus‘ı piyasaya davetiye sistemiyle sürmesi ardından (Gmail için de aynısını yapmıştı zamanında) bir anda davet etme sistemini kapatmıştı. Ardından, sadece çok ama çok küçük bir kısmı barındıran sistem şu anda tekrardan davetiye sistemini açtı ve yeni kullanıcılarını kabul etmeye başladı. Facebook kurucusu Mark Zuckerberg‘in Google Plus‘a üye olmasını bir yana bırakırsak, Google Plus başarılı da olacaktır başarısız da.
Başarılı olacaktır çünkü Gmail‘de yaptığının aynısını yapıyor ve kullanıcıları davetiye ile içeri alıyor. Böylece, insanlar içerisinde bir merak oluşuyor ve yavaş yavaş sisteminin kullanıcılar arasında yayılabilmesi sağlanılıyor.
Başarısz olacak çünkü Google.Com üzerinden yayın yaptığı için (plus.google.com) insanlara itici gelecektir. Gmail’deki başarılı olmasının altında yatan etmenlerden en önemlileri farklı bir isim altında yayın yapması ve diğer firmaların sunduğu hizmetlere kıyasla çok daha fazlasını sunmalarıydı. (20MB olan mail kutuları bir anda GB olmuştu GMail ile)
Ayrıca FriendFeed tarzında bir görüntüye sahip olması ise Türk kullanıcıları çok fazla tatmin etmeyecektir. Genel olarak teknoloji kökenli kullanıcıların beğenisini kazanacaktır (FriendFeed kullanıcılarının) ancak genel Türkiye pazarına tam anlamıyla kendisini kullandırtamayacaktır.
Şu anda geliştiricilerden ve uygulamalardan mahrum kalmış olması ise en büyük dezavantajlarından olacaktır. Çünkü, Facebook’un yükselişinin ana sebeplerininden bir tanesi de uygulamalar sayesinde olmuştu. Öyle ki, Zynga’nın şu anki değeri Facebook uygulamaları sayesinde bir kaç sene içerisinde milyar dolarlarla ifade edilir oldu.
Diğer konumuz ise -ki şu ana kadarki değişiklikleri arasında benim en beğendiğim oldu- Facebook yazı tipini (font) değiştirdi / güncelledi. Lucida Grande adlı fontu biraz da evirerek ve çevirerek çok daha sevimli bir hale getiren Facebook’a bu durum için teşekkür etmek gerekir. Şu anda yazıların okunurluğu ve okutturma becerisi eskisine göre oldukça artmış durumda.
Google Plus Hesabım: https://plus.google.com/107357879405167146735
Twitter Hesabım: http://twitter.com/MustafaCagri
Facebook Hesabım: http://facebook.com/MustafaCagriGuven
Dijital Kartvizim: http://mustafa.cagri.me/
Bildiğimiz üzere 9 gün sonrasında genel seçimlerle karşı karşıyayız ve bu seçimde sosyal medya ve dijital ortamların daha yoğun kullanılacağı bir seçim düşüncesi hakimdi.
Tek tek tüm partilerin resmi ve propaganda sitelerini incelemeye karar verdim. Bir yandan “bu partiler neler diyorlar?”, bir yandan da “teknolojiye ne kadar hakimler?” sorularıma cevap arama isteğim nedeniyle.
Bu seçimlerde eskiye göre teknoloji konusunda ilerleme kaydettiğimizi açık bir şekilde görmemim yanı sıra bir çok siyasi partinin internet sitesine girmem ardından kendimi 90’lı yılların sonlarında hissetmem vüku buldu.
Dikkatimi çeken ve incelenmesi gerektiğini düşündüğüm internet sitelerinin bir kaçını ise paylaşmak isterim.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) http://www.akicraatlar.com/
Görsel zenginlik olarak en başarılı bulduklarımın başında gelmekte. Sitede şu ana kadar AK Parti’nin yapmış olduğu icraatlar iller bazında listelenmiş ve görsel zenginliği sayesinde sıkılmadan takip edilebilir bir düzeyde.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) http://www.seffafsayfa.org/
Kullanıcı dostu görüntüsüyle ve sosyal medyayı çok efektif bir biçimde kullanıyor olmaları nedeniyle en beğendiğim sitelerin başında gelmekte. Twitter’da ve Facebook’ta aktif olarak yer almaları ve seçim sitelerinde de bunu en güzel şekilde göstermeleri ise dikkat çekici.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) http://www.100soz.com/
100 seçim vaadinin yer aldığı sitenin bir çok video ve görsel ile desteklenmesi en dikkat çekici yönlerinden bir tanesi. Ayrıca, yayınladıkları videolardaki vurgular nedeniyle bir sonraki videoyu da izlettirebilmesi, sitenin başarılı yanı.
Yayınladıkları videoları Youtube ya da benzeri sosyal ağlarda yayınlamadan kendi sitelerinden yayınlamış olmaları en büyük dezavantajları. Resmi olarak bir yayın kanalı açmış olsalardı, bu videoların sosyal medyada daha fazla yer alabileceği kanısındayım.
Halkın Sesi Partisi (HAS Parti) – http://www.benimoyumsana.com/
Seçime yönelik internet siteleri arasında en beğendiklerimden olan bu internet sitesinde sadece 14 adet yaklaşık 15’er saniyelik az ama öz propaganda içeren videolar yer almakta. Videoların Youtube‘da yer alıyor olması ise beğendiğim özelliklerinden bir tanesi.
Diğer partilere taş atmadan sadece yapmak istediklerini anlattıkları bu videolar ise izlenesi kalitede.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) http://www.tkp.org.tr/
Benim dikkatimi çeken en önemli internet sitesi diyebilirim. Bunun nedeni ise, partinin aldığı / alabileceği oylar ile kıyaslanıldığında diğer partilerin bir hayli üzerinde bir kaliteye sahip olması. Görsel zenginliği ve temiz bir arayüzü olmasının yanı sıra sosyal ağlarla da kısmi olarak bağlantısı bulunmakta.
Liberal Demokrat Parti (LDP) http://www.ldp.org.tr/
İncelediğim siteler arasında en keyif aldığım siteydi belki de. 90’lı yılları tekrardan yaşattığı için kendilerine teşekkür etmem gerek :)
Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) http://www.hakveesitlik.org.tr/
12 Haziran seçimlerinde başarılı olamayacağı belirtilen ve düşük bir oranda oy alabileceği konuşulan HEPAR’ın internet sitesi bunun tam tersini söylemek istiyor. İnternet ortamlarında reklamlarını sıklıkla gördüğüm HEPAR’ın internet sitesi çok başarılı olamasa da geçer not alabilecek düzeyde.
Milliyetçi ve Muhafazakar Parti (MMP) http://www.mmp.org.tr/
Geleneksel ve yeni medyada reklamlarını sıklıkla gördüğümüz ve anlam veremediğimiz partilerden birisi olan MMP’in internet sitesini vasat ya da vasata yakın olarak değerlendirebiliriz. Reklam kampanyalarına bu kadar para harcamış bir partinin internet sitesinin daha güzel olabileceğini düşünüyorum ancak açılışta yeni koymuş oldukları maskotlu seçim propagandası ise ilginç. İlginç olduğu kadar da amatör bir yapıda oluşturulmuş diyebiliriz.
Ahmet Yılmaz (Bağımsız Aday / İnci Sözlük) http://www.ahmetyilmazabi.com/
İnci Sözlük’ün desteklediği bağımsız aday Ahmet Yılmaz’ın internet sitesi bir çok siyasi partinin internet sitesine göre çok daha şık bir arayüze sahip diyebilirim. Anlatmak istediklerini sade bir görüntüyle yayınlayan sitede, Ahmet Yılmaz hakkında bilgiler verilmekte. Bunun yanı sıra sosyal medya ile ne kadar içli dışlı bir yapıda olduğu ise ortada. Eskişehirli gençlere ve sosyal medyaya güvenerek yola çıkmış olan Ahmet Yılmaz’a ise bu seçim atmosferine renk katması nedeniyle teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.
Serap Yeşiltuna (Bağımsız Aday / Balıkesir) http://serapyesiltuna.org/
Seçmen olduğum Balıkesir şehrinden aday olması ve şu anda İstanbul’da olmama rağmen sesini buralara kadar duyurabilmesinden ötürü kendisini de listeye almak istedim. CNN Türk‘te Cüneyt Özdemir‘in sunmuş olduğu 5N1K adlı programa katılmasından sonra sosyal medya da ve dijital ortamlarda bir anda popülerliği artan Serap Yeşiltuna’nın internet sitesi vasatın üzerinde bir görselliğe sahip. Farklı söylemleriyle bir anda bilinirlik kazanan adayın internet sitesinin girişinde ise kendi resminin yanında Atatürk’ün resmi bulunmakta.
Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim almış olan Yeşiltuna için kişisel görüşüm ise bir miktar oy alabileceği ancak milletekili seçilebilmesinin ise zor olduğu. Öyleki 8 milletvekili çıkartan Balıkesir şehrinde şu anda 3-3-2 şeklinde milletvekili çıkacağı ancak hangi partinin (AKP, CHP, MHP) 2 milletvekilinde kalacağı ise şu anda tartışma konusu.
Küçük hatırlatma: Yerel seçimlerde ilk defa MHP bu seçimlerde süpriz bir şekilde başarı ile ayrılmıştı.
Başarısız Bulduğum İnternet Siteleri
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) – http://www.bdp.org.tr/
Demokrat Parti (DP) – http://www.dyp.org.tr/ (Doğru Yol Partisi ile aynı kısaltmada olması çok ilginç!)
Demokratik Sol Parti (DSP) – http://www.dsp.org.tr/
Büyük Birlik Partisi (BBP) – http://www.bbp.org.tr/
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) – http://www.btp.org.tr/
Emek Partisi (EMEP) – http://www.emep.org/
Millet Partisi (MP) – http://www.milletpartisi.org/
Doğru Yol Partisi (DYP) – http://www.dyp.com.tr/
Umarım sizlerinde bu siteleri inceleme fırsatınız olur ve partilerin ne demek istediklerini bilerek seçimlerde oy kullanma fırsatına sahip olursunuz.
12 Haziran sonrasında bu kampayanyaların ne kadar başarılı olacağını görme dileğiyle.